14 Ocak 2011 Cuma

Gözlüğün tarihsel yolculuğu


Bilindiği kadarıyla, antik Mısır, Yunan ya da Romalılar döneminde görsel hiçbir bir enstrüman yoktu. M.Ö ünlü bir Romalı tarafından yazılan bir mektup, bu görüşü destekliyor. Mektubu yazan kişi; yaşından dolayı işten çekildiğini belirterek artık kendi başına okuyamadığından ve bu konuda kölelere güvenmek zorunda kaldığından şikayet ediyor. M.Ö yaklaşık 4 yılında doğan Romalı düşünür Seneca’ın büyüteç özelliği sağlamak üzere, harflere suyla dolu cam bir küreyle bakarak Roma’daki tüm kitapları okuduğu söylenir. Roma İmparatoru Neron, gladiator dövüşlerini güneş ışığını filtreleyen yeşil rengi nedeniyle gözüne tuttuğu zümrüt taşıyla izlerdi. Astrolog ve Astronom Ptolemy de büyüteçin genel prensiplerinden söz eder ancak o zamanki mevcut mercekler, kesin bir büyütme için uygun değildir.
Bilinen en eski mercekler Asur başkenti antik Ninevah kalıntılarında bulunmuştur. Bu mercekler, cilalı kaya kristalinden yapılmıştır.
Bizim büyüteç mercek olarak bildiğimiz; harfleri büyütmek için okunan materyalin üzerine yatırılan cam bir küreden oluşan okuma taşı, M.S yaklaşık 1000 yılında geliştirilmiştir. Bu araç, gözleri bozuk olan rahiplerin okuyabilmelerini sağlamış olan, bilinen ilk okumaya yardımcı araçtı.

Çinliler, 2000 yıl önce gözüğe benzer mercekler geliştirmişler ancak bilindiği kadarıyla bunu yalnızca şeytani güçten korunmak amacıyla kullanmışlar.
Gözlüklere ilişkin bilinen ilk sanatsal sunum, 1352’de Ressam Tommaso da Modena tarafından gerçekleştirilmiştir. Erkek kardeşleri resmettiği fresk serisinde, kardeşlerden biri büyüteçle okurken diğeri burnuna indirdiği gözlükleriyle el yazmalarını kopyalamaktadır. Tomasso’nun öncü olmasının ardından dönemin pek çok ressamı bilgi ve saygıdeğerliğin bir sembolü olarak tüm subjelerinin burunlarına bir gözlük yerleştirmişlerdir. (Bkz: Crivelli’nin St. Peter tablosu.)

                                                              Carlo Crivelli - St. Peter




Mercek yapımında en önemli gelişmelerden biri, 16’ıncı yüzyılda uzağı göremeyenler (miyop) için içbükey merceklerin geliştirilmesiydi. Uzağı göremeyen Papa 10. Leo’nun avlanırken taktığı merceklerin, diğer avcılara gore çok daha iyi görmesini sağladığı söylenir. Optik cam o dönemde henüz geliştirilmediği için ilk mercekler quartztan yapılmıştı. O dönemin gözlükleri, burun kemiğinde dengede durmalarını sağlayan, içe dönük V şeklinde iki küçük büyüteçli camdan oluşuyordu. Gözlüğün kullanımı İtalya’dan Almanya, İspanya ve Fransa’ya yayıldı.  İngiltere’de 1629’da bir gözlük yapım firması kuruldu. Firmanın sloganı ise şuydu: “Yaşlılar için bir lütuf.”


Gözlük icat edildikten ancak 350 yıl sonra düşmeden yüzün ortasına tutturulabildi. Aslında bu gözlük tarihindeki en son ve önemli buluştu. Edward Scarlett, 1730’da Londra’da sabit gözlük sapını icat etti. Saplar kafaya göre ayarlanabildiği için gözlük burun üzerine daha az ağırlık yapıyor, düşme tehlikesi de önlenmiş oluyordu.
Ancak tüm bu yavaş gelişmeye karşın gözlüğün insanlığa hizmeti büyük oldu, en azından onların yaşama bağlılıklarını arttırdı. Matbaanın icadıyla birlikte basılan kitap ve gazete sayısının artmasından sonra gözlük lüks olmaktan çıkıp tam bir ihtiyaca dönüştü.
14. yüzyıl ortalarında İtalyanlar, gözlük camlarına belki şekillerindeki benzerlikten dolayı ‘mercimek’ anlamında ‘lenticchie’ adını verdiler. İngilizcesi de ‘lentis’ olan mercimek, yaklaşık iki yüzyıl gözlük camı anlamında da kullanıldı. Günümüzde kullanılan ‘lens’ adının kökeni de bu sebeple mercimeğe dayanıyor.
İlk gözlükçü dükkanı 1783’de Philadelphia’da açıldı. Francis Mc Allister dükkanında gözlükleri bir sepetin içine yığıyor, müşteriler de bunları tek tek deneyerek gözlerine uygun geleni alıyorlardı.

Kaynak: Gözlüğün tarihiyle ilgili yabancı kaynaklı farklı makalelerden derlenmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder