14 Ocak 2011 Cuma

Kontakt Lens hakkında bilinmesi gerekenler



İnsan gözü, tabiatın en güzel ödüllerindendir: Dünyaya açılan pencere; insan vücuduna tutulan bir aynadır.
Kontakt lensler bu kıymetli organ ile uyumlu olduğunda, görmeyi kaliteli kılan (optik, estetik ve tedavi amaçlı olarak kullanılabilen) ileri teknoloji ürünü geçici protezlerdir.

Kontakt lensler göz yüzeyinde yer alırlar: Saatler hatta günler boyunca gözün özellikli ve değerli dokuları ile sürekli temas halindedirler.

Optik açıdan ve kullanım rahatlığı açısından avantaj olan bu birliktelik, olumsuz etkileşimlere de neden olabilir.

İnsan vücudunun ve gözün kendisini dış etkenlerden koruyacak doğal savunma sistemleri vardır. Kontakt lenslerin uygun kullanılmaması bu savunma sistemlerini zayıflatabilir.

Kontakt lensler göz doktorlarının önerdiği kurallar dışında kullanılırsa:
Savunma sistemlerinin etkinliği azalır veya yok olabilir: Çeşitli enfeksiyonlar (bakteri, virüs veya mantar) oluşabilir.

Hem hastanın hem de hekimin amacı yaşam boyu problemsiz kontakt lens kullanılabilmesidir:
Bunun sağlanması için bazı şartlar gerekir:
  • KL muayene ve uygulamasının göz doktoru tarafından yapılmalıdır
  • KL kullanıcısına KL konusunda yeterli eğitim verilmesi gereklidir
  • Ellerin ve kontakt lens kaplarının temizliği çok büyük öneme sahiptir.
  • Kontakt lens kullanımı,  doktor tarafından düzenli olarak denetlenmelidir
Kullanma sıklığı ve gözde kalma süresi doktor tarafından belirlenmeli; titizlikle uygulanmalıdır. 



KL muayenesi:  
Göz doktoru gözün rutin muayenesini yapar.
Ek olarak gözün KL kullanımı için uygun olup olmadığına karar vermek için testler uygular.
Göz KL kullanımı için uygun değil ise iki seçenek vardır:

Tedavi sonrası KL takabilecek durumlarda: Önce tedavi uygular.
KL kullanımının uygun olmadığı durumlarda: KL takılmasını yasaklar.
Göz KL için uygun ise
Hastanın gözünün özelliklerine göre  en uygun KL tipi ve  değişkenlerinin en uygun ölçüm değerleri belirlenir

Göz hekimi dışında hiç kimse, “göz-kontakt lens“ sistemini bütünüyle değerlendiremez.
Göz hekimi KL muayenesi ve takibi yanında, gözün yıllık ve gerekirse daha sık rutin muayenesini yapar. Ortaya çıkan değişiklikleri ve sorunları tespit eder; uygun düzenlemeleri yapar; hatta gerekirse KL kullanımı bıraktırır.
Böylece hastalıklarda erken teşhis ile, hastanın göz sağlığının geriye dönüşsüz olarak kaybetmesini engeller.

5193 No’lu kanun (1) hastanın sağlık hakkını vurgular:
KL’ler sadece göz hekimi tarafından uygulanabilir.

Sadece göz hekiminin verdiği reçeteler ile alınabilir.

Sadece göz hekimin yazdığı içerik geçerlidir (KL satanlar “benzeri” adı altında başka KL satamaz veya öneremezler).
Tıp ve hukuk kuralları dışında temin edilen KLler, göz doktorunun bilgi süzgecinden geçmedikleri için uygun lens seçimi, uygulama, hasta eğitimi ve kontrol basamaklarında çok önemli eksikler içerecek ve bunu yapanlar için hukuki ve vicdani yükümlülükler getirecektir.
  • 5193 sayılı Optisyenlik Hakkında Kanun Yönetmeliği; 6. Bölüm, Madde 25b:
“Optisyenlik müessesesinde reçetesiz her türlü kontakt lens satılması ve her türlü kontakt lens uygulaması, lens uygulaması ile ilgili alet bulundurulması yasaktır.”

*Kaynak: www.lensokulu.com

Kontakt Lens Bilgilendirme Projesi



Türk Oftalmoloji Derneği (TOD) Kontakt Lens Birimi'nin ( KLB) katkılarıyla bir “Kontakt Lens Bilgilendirme Projesi” hazırlandı. Projenin amacı, KL kullanımı konusunda halk sağlığını korumak. Hedef, KL’lerin sağlıklı şekilde kullanılması konusunda bilgi birikimini arttırmak. Proje, göz sağlığını korumak için KL kullanımında uyulması gereken kuralların ve bu kuralların uygulanmasında göz doktorunun vazgeçilmezliğinin halka ulaştırılmasından oluşuyor.

Günümüzde, internet üzerinden web sitesi yoluyla bilgi paylaşımı verimli ve üretken bir yol. Proje kapsamında KL’lerle ilgili temel bilgiler ve KL’lerin sağlıklı kullanımına ışık tutacak ipuçları internet üzerinden bilimsel zeminde ve kolay anlaşılır bir dille halka ulaştırılmakta. Proje, TOD Merkez Yönetim Kurulu’nun yönetimsel desteği ve TOD’un Kontakt Lens Birimi üyelerinin bilimsel katkılarıyla ülkemizde kanunen satılmasına izin verilen KL’lerin üreticisi olan firmaların maddi altyapı katkılarıyla yaşama geçirildi. Proje, teknolojinin gelişimine ve bilgi birikiminin artışına paralel güncellemeler ile devam edecek.

*Kaynak: www.lensokulu.com

Gözlüğün tarihsel yolculuğu


Bilindiği kadarıyla, antik Mısır, Yunan ya da Romalılar döneminde görsel hiçbir bir enstrüman yoktu. M.Ö ünlü bir Romalı tarafından yazılan bir mektup, bu görüşü destekliyor. Mektubu yazan kişi; yaşından dolayı işten çekildiğini belirterek artık kendi başına okuyamadığından ve bu konuda kölelere güvenmek zorunda kaldığından şikayet ediyor. M.Ö yaklaşık 4 yılında doğan Romalı düşünür Seneca’ın büyüteç özelliği sağlamak üzere, harflere suyla dolu cam bir küreyle bakarak Roma’daki tüm kitapları okuduğu söylenir. Roma İmparatoru Neron, gladiator dövüşlerini güneş ışığını filtreleyen yeşil rengi nedeniyle gözüne tuttuğu zümrüt taşıyla izlerdi. Astrolog ve Astronom Ptolemy de büyüteçin genel prensiplerinden söz eder ancak o zamanki mevcut mercekler, kesin bir büyütme için uygun değildir.
Bilinen en eski mercekler Asur başkenti antik Ninevah kalıntılarında bulunmuştur. Bu mercekler, cilalı kaya kristalinden yapılmıştır.
Bizim büyüteç mercek olarak bildiğimiz; harfleri büyütmek için okunan materyalin üzerine yatırılan cam bir küreden oluşan okuma taşı, M.S yaklaşık 1000 yılında geliştirilmiştir. Bu araç, gözleri bozuk olan rahiplerin okuyabilmelerini sağlamış olan, bilinen ilk okumaya yardımcı araçtı.

Çinliler, 2000 yıl önce gözüğe benzer mercekler geliştirmişler ancak bilindiği kadarıyla bunu yalnızca şeytani güçten korunmak amacıyla kullanmışlar.
Gözlüklere ilişkin bilinen ilk sanatsal sunum, 1352’de Ressam Tommaso da Modena tarafından gerçekleştirilmiştir. Erkek kardeşleri resmettiği fresk serisinde, kardeşlerden biri büyüteçle okurken diğeri burnuna indirdiği gözlükleriyle el yazmalarını kopyalamaktadır. Tomasso’nun öncü olmasının ardından dönemin pek çok ressamı bilgi ve saygıdeğerliğin bir sembolü olarak tüm subjelerinin burunlarına bir gözlük yerleştirmişlerdir. (Bkz: Crivelli’nin St. Peter tablosu.)

                                                              Carlo Crivelli - St. Peter




Mercek yapımında en önemli gelişmelerden biri, 16’ıncı yüzyılda uzağı göremeyenler (miyop) için içbükey merceklerin geliştirilmesiydi. Uzağı göremeyen Papa 10. Leo’nun avlanırken taktığı merceklerin, diğer avcılara gore çok daha iyi görmesini sağladığı söylenir. Optik cam o dönemde henüz geliştirilmediği için ilk mercekler quartztan yapılmıştı. O dönemin gözlükleri, burun kemiğinde dengede durmalarını sağlayan, içe dönük V şeklinde iki küçük büyüteçli camdan oluşuyordu. Gözlüğün kullanımı İtalya’dan Almanya, İspanya ve Fransa’ya yayıldı.  İngiltere’de 1629’da bir gözlük yapım firması kuruldu. Firmanın sloganı ise şuydu: “Yaşlılar için bir lütuf.”


Gözlük icat edildikten ancak 350 yıl sonra düşmeden yüzün ortasına tutturulabildi. Aslında bu gözlük tarihindeki en son ve önemli buluştu. Edward Scarlett, 1730’da Londra’da sabit gözlük sapını icat etti. Saplar kafaya göre ayarlanabildiği için gözlük burun üzerine daha az ağırlık yapıyor, düşme tehlikesi de önlenmiş oluyordu.
Ancak tüm bu yavaş gelişmeye karşın gözlüğün insanlığa hizmeti büyük oldu, en azından onların yaşama bağlılıklarını arttırdı. Matbaanın icadıyla birlikte basılan kitap ve gazete sayısının artmasından sonra gözlük lüks olmaktan çıkıp tam bir ihtiyaca dönüştü.
14. yüzyıl ortalarında İtalyanlar, gözlük camlarına belki şekillerindeki benzerlikten dolayı ‘mercimek’ anlamında ‘lenticchie’ adını verdiler. İngilizcesi de ‘lentis’ olan mercimek, yaklaşık iki yüzyıl gözlük camı anlamında da kullanıldı. Günümüzde kullanılan ‘lens’ adının kökeni de bu sebeple mercimeğe dayanıyor.
İlk gözlükçü dükkanı 1783’de Philadelphia’da açıldı. Francis Mc Allister dükkanında gözlükleri bir sepetin içine yığıyor, müşteriler de bunları tek tek deneyerek gözlerine uygun geleni alıyorlardı.

Kaynak: Gözlüğün tarihiyle ilgili yabancı kaynaklı farklı makalelerden derlenmiştir.

Gözleri korumak için...



Kereste atölyesi, kimya laboratuvarı, sanat atölyesi, kömür depoları vs. gibi bolca toza ya da kimyasala maruz kalınan ortamlarda mutlaka koruyucu gözlük takın. Aynı şekilde tenis oynarken, kayak ya da gözünüze zarar verebilecek diğer sporları yaparken de göz korumasına başvurmakta yarar var. 

Son yıllarda bir koruyucudan çok aksesuar gibi görülse de öncelikli amacı gözü güneş ışınlarından korumak olan güneşgözlüklerinizi unutmayın. Çok fazla ışık gözünüze zarar vererek ileriki yıllarda katarakt gibi görme problemlerine yol açabilir. Göz merceği bulanıklaşırsa, bu durum katarakta işarettir. Katarakt ışığın retinaya ulaşmasına engel olarak görmeyi zorlaştırır. 
Gözleriniz sonsuza kadar sizinle; onlara iyi bakın.

Ağlamak güzeldir; gözyaşlarınızı sevin.


Üzüldüğünüzde ya da korktuğunuzda beyniniz gözlerinize ağlamanız gerektiğine dair bir mesaj gönderiyor.

Gözyaşlarımızın tüm sorumlusu, gözlerin dış köşesinin üstünde bulunan gözyaşı bezleri. Her ne kadar üzüntüyle özdeşleştirsek de gözyaşı bize ve gözümüze sanılandan çok daha iyi geliyor. Her göz kırpışınızda gözkapağınızdan az miktarda gözyaşı sıvısı çıkıyor. Bu sıvı, mikropları, tozu ve gözünüze ait olmayan diğer partikülleri gözden temizliyor.
Göz kuruluğundan şikayet edenler; bol bol ağlayın! Çünkü gözyaşı gözün kurumasına engel oluyor. Göz sıvısı gözyaşı kanallarına giderek gözden akıyor. Hatta bazen göz, kendini korumak için normalden çok daha fazla yaş akıtıyor. Kendinize “ne var şimdi bunda bu kadar ağlayacak?” diye kızdığınız anları hatırlayın. Bundan sonra size “bu kadar ağlayacak ne var, anlamıyorum” diye yakınan biri olursa, “Sadece gözüm kendini koruyor” diye yanıtlayabilirsiniz. Şaka bir yana, gözün kendini korumak üzere gözyaşı üretmesi, yanlışlıkla parmağınızı gözünüze soktuğunuz, tozlu ya da aşırı dumanlı ortamlarda bulunduğunuz ya da soğan doğradığınız anlara benzer durumlarda söz konusu.

13 Ocak 2011 Perşembe

Gözünüzü ne kadar tanıyorsunuz?


Göz yaklaşık bir pin pon topu büyüklüğündedir. Gözkapağı, dakikada yaklaşık 16-17 kez açılıp kapanır ve bu işlem, gözün temiz kalmasına ve ihtiyacı olan nemi almasına yardımcı olur. Gözkapağı ayrıca vücudu koruyan müthiş reflekslere sahiptir. Örneğin, göz parlak bir ışığa maruz kaldığında, ışığa alışana kadar gözkapaklarımızı sıkarız. Parmağımızı herhangi birinin gözüne aniden yaklaştırdığımızda, o kişinin gözlerini kırptığına şahit oluruz. Bu da gözün herhangi bir potansiyel tehlikeye karşı kendini koruma refleksidir. Kirpikler, kiri ve diğer istenmeyen şeyleri gözden uzak tutma konusunda gözkapağının yardımcısıdır.
Sclera adı verilen gözün beyaz kısmı, dayanıklı bir maddeden oluşur ve göz yuvarının çoğunluğunu kaplar. Gözün bu beyaz kısmına yeterince dikkatli bakarsanız minik pembe lifleri andıran çizgiler görürsünüz ki bunlar sclera’ya kan pompalayan kan damarlarıdır.
Gözün en önemli parçalarından biri olan ve ışığa odaklanmasını sağlayan kornea, gözün renkli kısmının ön kısmında bulunur. Kornea, göze gelen ışığı kırarak, merceğe ulaşmasını sağlar.

Gözün renkli kısmı: İris (göz merceği)

Korneanın arkasında iris, ğözbebeği ve ön bölme bulunur. İris, yani göz merceği, gözümüzün renkli kısmıdır. İrise bağlı kaslar irisin biçimini değiştirir. Bu biçim değişikliği de tam olarak gözbebeğine ne kadar ışığın ulaşacağını kontrol etmeye imkan tanır. 
Gözbebeği, irisin merkezinde siyah bir çemberdir ve ışığı göze iletir. Bir el fenerini herhangi bir göze tutarsınız, ışık hemen yanında parlarken gözbebeklerinin küçüldüğünü görürsünüz. Işığı çektiğiniz anda ise gözbebeği büyüyecektir.  Ön bölme, kornea ve iris arasındaki alandır. Ön bölme, gözü besleyen ve sağlıklı kalmasını sağlayan saydam bir sıvıyla doludur.

Işık, lens, hareket

Işık gözbebeğine iletildiğinde, irisin arkasında bulunan lense çarpar. Lens renksizdir ve görevi ışığı gözyuvarının arkasındaki retine denen bölüme iletmektir. Lensin çalışma şekli, bir film projektörünün lensinin işleyişine çok benzer. Karanlık bir sinema salonunda, arkanızdaki projeksiyondan gelen ışık akışına dikkat edin. Bu ışık, güçlü lenslerden geçerek ekrandaki imajlara odaklanır. Böylece seyirci, filmi net görür.  Gözün ekranı ise retinadır. Gözün en gerisinde bulunan retina, ışıga duyarlı milyonlanca hücreye sahiptir. Retina, göze gelen ışığı alır ve beynin gözün ne gördüğünü algılayabilmesi için onu sinir sinyallerine dönüştürür.

Siliyer kası

Göz merceği (lens) adına siliyer denilen ve kas lifleri bakımından zengin olan halka şeklindeki bir yapı sayesinde göz içinde asılı olarak bulunur. Siliyer kası, göz merceğinin şeklini değiştirme görevini üstlenmiştir. Doğru; lens, göz içinde şekil değiştirir. Bilgisayarınızdan gözünüzü ayırıp başka bir şeye odaklandığınızda; hissetmeseniz de gözünüzün merceğinin şekli değişir. Cisimlere çok yakından baktığınızda göz merceği retinaya doğru imajı odaklayabilmek için kalınlaşır; cisimlere uzaktan baktığınızda ise lens incelir.
Gözün en büyük bölümü, lensin arkasında yer alan vitreus boşluğudur. Vitreus, hacmi yaklaşık 4 ml. ve ağırlığı da yaklaşık 4 g. olan bir jöledir ve göz hacminin 4/5’ini kaplar. Vitreus boşluğunun içindeki jölemsi sıvı ışığın hızını keser ve göz küresinin yuvarlak şeklini korur.

Retina
Retina, rods ve cones adı verilen özel hücreler sayesinde beyne elektrik sinyalleri göndererek ışığı işler. Her gözde yaklaşık 120 milyon rods ve 7 milyon cones hücre bulunur.


Rods siyahı, beyazı ve gri tonlarını görür ve bize bir cismin şeklini ya da formunu bildirir. Rods’lar renkleri ayırt edemez fakat çok karanlık ortamda görmemizi sağlayan aşırı duyarlı hücrelerdir. Cones hücreleri renkleri ayırt eder ve iyi işleyebilmeri için rod hücrelerinden çok daha fazla ışığa ihtiyaç duyarlar.  Retinada üç çeşit cones hücresi vardır. Bu üç çeşit hücre de kırmızı, yeşil ya da mavi renklerden birine karşı duyarlıdır. Bu da sizin pek çok rengi görebilmemizi sağlar. Cones hücreleri, birlikte ışık dalgaları kombinasyonlarını algılayarak gözün milyonlarca rengi görebilmesine imkan tanır.
Özetle, rods ve cones hücreleri size total bir görüntü vermek için ışığı işler. Arkadaşınızın saçlarının sarı olduğunu ve turuncu bir basketbol topunu fırlatırken mavi bir şapka taktığını aynı anda algılayabilmenize imkan tanır. 


Gözün tercümanı beyin
Optik sinirleri, gözlerimizin arkasındaki kusursuz kuyeler olarak düşünebiliriz. Retinadaki rods ve cones hücreleri, gördüğümüz renk ve şekilleri  milyonlarca sinir mesajına dönüştürür. Sonrasında optik sinirler bu mesajları gözden beyne taşır. Optik sinirler, gözü beyne bağlayan yüksek hızda bir telefon hattıdır. Bir görüntüye baktığımızda,  gözümüz beynimize ne gördüğümüzle ilgili bir rapor gönderir.